Büyük Yarasalar
Büyük yarasalar Avrasya, Afrika ve Okyanus bölgelerinde yer alan tropikal ve subtropikal bölgelerinde yaşarlar. Meyve yarasaları olarak da tanımlanırlar.
Yarasaların yaklaşık 1200 tane türü dünyamızda yer almaktadır ve besin kaynakları böcekler olduğu için dünyanın dengesinde büyük önem taşımaktadırlar. Yarasalar gece avlanmaya yapması ve keskin dişleri olan bir memeli türü olduğundan insanlar tarafından da korkulan bir hayvan türü olmuştur. Ayrıca yarasalar efsanelere konu olacak kadar eski bir kültürü de temsil etmektedir. Vampirler ve dracula gibi efsaneleri herkes bir yerlerden duymuştur.
Yarasalar kutup bölgelerinin altında yer alan karasal bölgelerde bulunurlar. Tipik yaşam alanları ılıman ve tropikal ormanlar, çöller, tarım alanlarının olduğu bölgeler ve kentsel ortamlardır. Birçok yarasa tatlı su akarsuyu ve göllerin yakın bölgelerine yakın yerlerde yaşarlar, çünkü su kenarlarında beslenmek onlar için daha kolaydır. Genel olarak mağaralarda, ağaç ve kaya oyuklarında ve barınak gibi yerlerde yaşamlarını geçirirler. Bu barınaklar yarasaların kış uykusu ve yavrularının büyüme ortamları olduğu için önemlidir.
En büyük yarasa mağarası Amerika Texas’ta bulunmaktadır. Mağara içerisinde yaklaşık 20 milyon yarasa olduğu tahmin edilmektedir. Küçük bir grup yarasa topluluğunun yılda bir tona yakın böcek yediğinden yola çıkılırsa bu mağarada yaşayan yarasaların eyalette çok fazla böcek yediğini tahmin edebiliriz.
Yarasa ailesini tanımak için iki alt sınıfını da bilmek gereklidir. Bunlar megachiroptera ve microchiropteradır. Mega olanlar büyük yarasalar micro olanlar ise küçük yarasalar anlamına gelir. Bu iki alt sınıfı birbirinden ayıran belirgin özellikler vardır. Diğer başlıklarda bu gruplarda ayrıntılı işlenecektir.
Yarasalar türleri oldukları memeli grubunun uçabilen tek örneğidirler. Yarasalar dışında hiçbir memelinin kanatları yoktur ve uçamazlar. Boyları kanatları açıkken 5 santimetre ile 150 santimetreye kadar değişiklik gösterebilir. Kalpleri uçarken dakikada 1000 kez atar.
Yarasaların vücutları kanat zarları dışında tüylü bir yapıdadır. Genellikle renkleri üst kısımlarında kahverengi, gri veya siyah, alt kısımların da ise daha açık tonlarda olmaktadır. Göğüsleri ile omuzları kanatlarına güç sağlamak için geniş ve kaslı yapıdadır, kalçaları ile bacakları ise incedir. Başparmakları dışındaki parmakları oldukça uzundur ve parmakları önkol ve üst kolun arka kenarından, ayak bileği veya ayağına kadar uzanan bir zarla birleşiktir. Yarasaların; kanat zarları içinde kan damarları ve sinirleri vardır. Genellikle kanatları koyu renkli ve tüysüzdür. Bazı yarasa türlerinin kanat zarları yoktu ve kanat zarı içermeyen başparmaklarını, yürümek veya tırmanmak için kullanırlar. Bazı türler ise besinleri yerken bu başparmaklarını kullanırlar. Ayrıca birçok kadın yarasa türü de doğum yaparken kendilerini askıya almak için bu başparmaklarını kullanırlar.
Yarasaların başı, özellikle kulakları en dikkat çekici özellikleridir. Kulakları büyük ve kıvrımlı yapıdadır. Dış kulağın çıkıntı yapan kısmı vardır bu yapı da genellikle çok büyük ve huni şeklindedir. Kulaklarının hareketli olmasından dolayı kulaklarını ileri geri sallayabilirler. Bazı yarasa türlerinde kulaklar hareketsizdir, fakat hepsi yön analizi yapmak için kulakları birlikte hareket ettirebilirler. Birçok yarasa türünün; cilt ve bağ dokusundan oluşan burun yaprakları vardır ve burun deliklerini çevrelerler. Burun yaprağının türü ve şeklide türlere göre değişiklik göstermektedir. Burunlarında ve kulaklarında olan çıkıntılar sayesinde ses titreşimlerini daha iyi alıp iletebilmektedirler. Hatta bu ses dalgalarının frekansı ile yönlerini bulmaktadırlar. Ayrıca bu sesler sayesinde gece karanlığında gündüz uçuyor gibi hiçbir yere çarpmadan rahatlıkla uçabilmektedirler. Bu sesler genellikle insanlar tarafından duyulmaz sadece bu sesi bazı hayvanlar duyabilmektedir.
Yarasaların derilerinde ise bezler vardır. Bu bezler tür veya cinsiyet tanıma sinyalleri olarak işlev görebilecek kokulu maddeler salgılarlar. Bazı bezler ise cildi yumuşatmak veya kürkü su geçirmez yapmak için yağlar sağlamaktadır.
Yarasaların vücut ısıları yaklaşık 37 ° C ‘dir ve ısıları 39° C’nin üstüne yükseldiğinde ölürler. Bazı yarasalar vücut ısılarını her zaman koruyabiliyorken, büyük bir kısım yarasa grubu ise sıcaklıklarını dönemsel olarak yükseltip düşürebilmektedir. Gün içinde hareketsiz kalan birçok yarasa türü kış aylarında kış uykusuna yatarlar ve bu sayede enerjilerini vücutlarında depolamaktadırlar. Yarasalar kış uykusuna yaz bittiğinde uygun bir bölgeye gidip yatarlar. Çünkü kış uykusuna yatabilecekleri bölgenin serin ve nemli kalabilecekleri bir ortam olması gerekmektedir. Diğer tropik grup yarasaları sabit vücut ısısını korurlar. Ancak bu, beslenme durumuna da bağlı olarak değişiklik gösterebilmektedir.
Yarasaların tat, koku ve dokunma duyuları, diğer memelilerden büyük farklılık göstermemektedir. Koklama ve tat alma duyuları çok gelişmiştir. Genellikle koku duyularını; bazı türler besin bulduklarında bazıları ise cinsiyet ayrımı yapmak için kullanmaktadırlar. Birçok yarasanı da, iyi gelişmiş bıyıkları vardır ve bunları kuyrukları ile birlikte dokunmak, temas etmek için kullanırlar. Görme duyuları ise meyveyle beslenen türler dışında çok gelişmemiştir.
Yarasalar gececi hayvanlardır. Bu yüzden gündüz vakitlerinde karanlık buldukları alanlarda baş aşağı sarkarak dinlenirler. Geceleri ise besin kaynağı bulmak için avlanmaya çıkarlar.
Yarasalar çok çeşitli yiyecek türleri ile beslenirler. Yarasa türlerinin yaklaşık %70’i böcek %30 ise meyve türlerini tüketmektedirler. Türler arası farklılıklar elbette vardır mesela bazı türler böcek yerken bazıları meyve, nektar ve polen bazıları da büyük böcekler, örümcekler ve akrepler gibi eklembacaklılar ile beslenirler. Sadece vampir yarasalar omurgalıların kanı ile beslenirler.
Yarasalar uçan böcekleri ses yankısı ile tespit edip avlarlar. Yarasalar büyük böcekleri, kanat zarlarıyla yakalayıp ağızlarına çekerler.
Yarasaların sindirim sistemleri oldukça hızlı çalışmaktadır. Besinleri önce çiğneyip, parçalayıp daha sonra yutarlar ve yaklaşık yemek yedikten 30-60 dakika içinde de boşaltım yaparlar böylelikle uçarken üstlerinde yer alan fazla ağırlığı atıp rahat uçarlar.
Çiftleşme sistemleri de yarasa türleri arasında farklılık göstermektedir. Çok büyük koloniler halinde yaşadıkları için birbirleri ile çiftleşmeleri zor değildir. Fakat erkekler ve dişiler çiftleşmeye hazır olmadıklarında hazır olana kadar ayrı takılmaktadırlar. Yarasa türlerinin cinsel olgunluğa erişme süresi de farklılıklar göstermektedir. Bazı türler ilk yıllarında cinsel olgunluğa erişirken, bazıları ikinci yılda erişirler. Dişi yarasaların döl yatakları çifttir ve bazıları hayız görürler. Birçok yarasa türü gecikmeli yumurtlama, sperm depolaması, gecikmiş döllenme, gecikmeli implantasyon gibi karmaşık üreme fizyolojisine sahiptirler.
Yarasalar yılın her mevsiminde çiftleşebilirler fakat genellikle ilkbaharda çiftleşirler. Çünkü ilkbaharda çevresel faktörler ve besin kaynağı daha elverişlidir.
Tüm yarasa türlerinin çiftleşme süreleri birkaç hafta içinde gerçekleşir ve gebelik, doğum, emzirme ve sütten kesme dönemleri genellikle aynıdır. Genel itibariyle yaklaşık 6-7 ay gebelik süreci geçirirler. Nadir olarak gebelik süresi bazı türlerde farklılık göstermektedir. Örneğin; uçan tilkilerde beş veya altı ay, vampir yarasalarında beş aydan fazla, küçük yaprak burunlu yarasalarda üç aydır. Gebeliğin uzunluğu hem yaşadıkları ortamdan hem de vücut sıcaklığından etkilenebilir.
Türlerine göre farklılık göstermekle birlikte çoğu yarasa bir doğumla bir yavru dünyaya getirmektedir. Doğumda yeni doğan yarasalar yaklaşık annelerinin ağırlığının %10 kadarlardır. Tüm yeni doğan yarasalar annelerine koruma ve beslenme ihtiyaçlarından dolayı bağımlıdırlar ve yarasalarda annelik şefkati yüksektir. Dişi yarasalar normalde her iki tarafta bir göğüs veya koltuk altlarında meme bezine sahiptirler. Bazı türlerin ise aynı zamanda, uçarken bebeğin ağzında tutabileceği bir çift sahte kasık memesi vardır. Bebek yarasalar beş ya da altı hafta boyunca sütle beslenirler. Yavru yarasalar hızla büyür ve doğumdan üç ya da dört hafta sonra uçmaya başlamaktadırlar. Dişi yarasalar yavrularını uçmayı öğrenen kadar yanlarında taşırlar. Bazı türler yiyecek arama süresinde yavrularını sessiz mağaralara asılı bırakırlar.
Yarasaların ömrü şaşırtıcı derecede diğer canlılara oranla uzundur. Çünkü memelilerin ömürleri genel olarak vücut büyüklüğü ile ilişkilidir ve büyük boyutlarda olanlar uzun, küçük boyutlarda olanlar kısa hayat yaşamaktadırlar. Fakat yarasalar küçük memeliler olmalarına rağmen vahşi doğada 30 yıla yakın yaşamaktadırlar. Yarasalar bu ilişkiye uymayan tek memeli grubudur.
Yarasalar dünyada ki en yavaş üreyen hayvan türü olarak bilinmektedirler. Bu nedenle günümüz de yaşam alanlarına olan tahribat ve insan müdahaleleri soylarının devamı için sorun teşkil etmektedir.
Araştırmalarda bulunan yarasa fosilleri 52 milyon yıl öncesine kadar dayanmaktadır. Bulgulara göre o zamanlarda da uçma yeteneği olan yarasaların evrim teorisine çok uymadığı, yani herhangi bir büyük değişiklik olmadığı sadece yankı ile navigasyon yeteneklerinin şimdiki kadar iyi olmadığı yönündedir.
Yarasaların nadiren de olsa insanları ısırdığı görülmektedir ve kanla beslenen yarasa türleri insanı ısırdığı zaman bazı tür enfeksiyonlara yol açtığı da gözlemlenmiştir. Ayrıca bir kere ısıran yarasanın bir gün sonra nefes yoluyla aynı kişiye tekrar geldiği de araştırmacılar tarafından görülmüştür